Eskiden ayna derdim denize,
Masmavi, gökyüzü bakardı içinden.
Şimdi baksam, yüzüm görünmüyor,
Çöplerden, pislikten bir perde inmiş.
Poşetler denizanası olmuş, süzülüyor,
Balıklar ters dönmüş, karınları beyaz.
Mercanlar vardı hani rengarenk,
Şimdi hepsi bembeyaz birer iskelet.
Dalgalar kızgın, dövüyor sahili,
Sanki "yeter!" diye haykırıyor.
Köpük değil bu, denizin tükürüğü,
Yüzümüze çarpıyor bütün hatalarımızı.
O dev gemiler geçiyor ya ufuktan,
Arkalarında koca bir yara bırakıyorlar,
Kusmuk gibi zehirlerini saça saça.
Bir yunus görsem, ağlayacak gibi oluyorum.
Sahilde bir kaplumbağa, yorgun,
Evi sırtında değil, bir pet şişenin içinde.
Martılar uçamıyor, kanatları katran,
Gökyüzünden yeryüzüne düşen bir leke gibi.
Artık kumdan kaleler yapmıyor çocuklar,
Elleri kirleniyor, kum bile küsmüş.
Dalgalar ninni söylemiyor artık,
Kayıp bir mavinin ağıdını yakıyor.
Bu deniz artık ayna falan değil,
Sadece içimizdeki karanlığı gösteriyor.
Baktıkça utanıyorum kendimden,
Attığımız her adımın izi var bu suda.
Ama bir ses diyor ki içimden, "belki..."
Belki son balık ölmeden,
Son martı düşmeden,
Bir şeyler yaparız, birimiz, hepimiz.
O ayna yeniden parlar mı dersin?
Çocuklar yine güler mi kıyısında?
Son bir şansımız var mı, ne dersin?
Deniz son nefesini vermeden...